islâm dininin temel esaslarindan birisi imandir. Bütün Peygamberler, önce iman esaslarini duyurmuslardir. Çünkü iman olmadan yapilan hiç bir ibadetin Allah katinda bir degeri yoktur. insan önce inanacak, sonra inancinin geregi olan ibadet görevini yapacaktir. Bunun için de imani ve imanin sartlarini bilmesi lazimdir.
imanin biri genel, digeri özel olmak üzere iki anlami vardir. imanin genel yani sözlük anlami, inanmak ve tasdik etmektir. ''iman'' kelimesinin bu manâda oldugu ayetler vardir. Bu ayetlerden birisi, Yusuf sûresindeki 17'nci ayet-i kerîme'dir. Yusuf aleyhi's-selam'in kardesleri, babalari Yakup aleyhi's-selam'a gelerek:
''Ey babamiz! Biz yaris yapiyorduk, Yusufu esyamizin yanina birakmistik; bir kurt onu yedi. Her ne kadar dogru söylüyorsak da sen bize iman etmezsin (yani inanmazsin) dediler .(12)
iste bu âyet-i kerime'de "iman" bu genel anlamindadir.
imanin dindeki özel anlami ise; Peygamberimizin Allah tarafindan getirdigi kesin olarak bilinen her seyde onun dogruluguna inanmak ve onu tasdik etmektir.
''Peygamber ve mü'minler ona Rabbinden indirilene inandi.'' (1}) âyet-i kerimesindeki iman bu manâdadir.iman deyince bu anlasilmalidir.
Bu iman ne ile gerçeklesir? süphesiz inanma kalbin isidir. Dil ise kalbde var olan imani ifade eder.
Peygamberimizin Allah tarafindan getirdigi seylere içten inanan ve bunu ikrar eden kimse mümindir. içten inandigi halde bunu ikrar etmeyen, dili ile ifade etmeyen kimse her ne kadar Allah katinda mümin ise de, bu imani insanlar tarafindan bilinmiyecegi için ona islami hükümler uygulanmaz. Ayrica inandigini ikrar etmedigi için de günahkârdir. Bunun içindir ki, kitaplarda iman tarif edilirken, ''Kalb ile tasdik ve dil ile ikrardir'' denmistir. Yoksa içten inandigi halde herhangi bir sebeple bunu ifade etmeyen kimse Allah katinda mümindir.
(12)Yusuf, 12/17 (13) el-Bakara, 2/285
iman ve Amel
Amel ile îman arasinda çok siki bir iliski vardir. Hiç süphe yok ki, amel ve ibadetler, îmanin göstergesidir. Sadece inandim demek yeterli degildir. Kalbdeki îman isiginin sönmemesi için ibadet lazimdir. Allah'in emirlerini yerine getirip yasaklarindan sakinmak, olgun îman için gereklidir. O halde olgun mümin, kalbi ile tasdik edip dili ile ikrar eden ve organlari ile de amel eden kimsedir. Bunun, olgun mümin oldugunda aykiri görüsü olan kimse yoktur. Esasen bir mümin de böyle olmali, inancinin geregi olan amel ve ibadetleri yerine getirmelidir.
Ancak kalbi ile tasdik ettigi ve dili ile de ikrarda bulundugu halde, bu inancinin geregi olan amel ve ibadetlerini yapmaz yani namaz kilmaz, oruç tutmaz, malinin zekatini vermez ve Allah'in yasakladigi -haram kaldigi- seylerden sakinmazsa durumu ne olur? Böyle bir kimse imanini yitirmis ve dinden çikmis olur mu?
lnandigi halde Allah'in emirlerine uymayan ve yasaklarindan sakinmayan kimse mümindir, ama günahkar mümindir. Çünkü, amel yoklugu veya noksanligi imanin aslini olumsuz sekilde etkilemez. Zira iman ve amel ayni sey degil, ayri ayri seylerdir. Baska bir ifade ile amel imandan cüz (parça) degildir ki, bu cüz'ün (yani amelin) olmamasi tüm'ün (yani imanin) olmamasini gerektirsin. Bunun örnegi su ile oksijendir. Bunlardan biri olmazsa su olmaz. imanda da aslî unsur kalb ile tasdiktir. Bu olmazsa iman gerçeklesmez.
insan vücuduna gelince; bunda el, ayak, göz, kulak gibi bir takim organlar vardir. Bunlardan her hangi birisi olmazsa vücut vardir takat kemmel degildir. Amel ve ibadetler de böyledir. Bunlardan bazilarinin yoklugu imanin yoklugunu gerektirmez. Ancak böyle bir kimse olgun mümin olmaz.
O halde amel, imanin aslinin degil kemalinin parçasidir. Esasen istenen de süphe yok ki kamil imandir.
Bazi ayet-i kerime ve hadis-i seriflerde ameller imanin cüzü gibi gösterilmistir. Mesela.
''Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezasi, içinde ebediyyen kalacagi cehennemdir'.'(14)
''Zina eden kisi zina ettigi sira mümin oldugu halde zina etmez. Hirsizlik yapan kisi hirsizlik ettigi sira mümin oldugu halde hirsizlik etmez, içki içen kisi içki içtigi sira mümin oldugu halde içki içmez.'' (15) Bunun için de Hariciler ve Mutezile bu ayet-i kerime ve hadis-i serifleri delil göstererek, amelleri, imanin asil cüzleri saymis ve iman ettigi halde imaninin geregi olan davranislarda bulunmayan, mesela namaz kilmayan, büyük günah isleyen kimse mümin degildir, demislerdir. Buna ne diyecegiz?
(14)en-Nisâ. 4/9 (15) Buhari, Esribe, 1
Evet, amelleri imanin asil unsurlari gösteren bu ve daha baska ayet-i kerime ve hadis-i serifler vardir. Bununla beraber günah isleyen kimseye mümin denilebilecegini ve inkar olmadikça imanin ortadan kalkmayacagini gösteren ayet ve hadisler de pek çoktur. su iki örnek bunlardandir
''Ey müminler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi içlerinden irmaklar akan cennetlere sokar.'' (16)
Bu ayette Allah Teala günah islemis olanlara ''mümin'' diye hitap etmektedir.
Eger büyük günah isleyen kimse imanini yitirmis olsaydi Allah Teala bu kimseye ''mümin'' diye hitab etmezdi.
(16) et- Tahrim, 66/ 8
Ebu Zer (r.a.) söyle demistir:
''Peygamberimiz'e geldim. Üzerinde beyaz bir elbise oldugu halde uyuyordu. Döndüm, Sonra yine geldim, uyanmisti söyle buyurdu:
''Lailahe illellah'' diyen ve bu inanç üzerine ölen hiç bir kimse yoktur ki, cennet'e girmesin''
Ben:
-Zina etse de hirsizlik etse de mi? dedim. O:
-Evet, zina etse de hirsizlik etse de girer, buyürdu. Ben tekrar:
-Zina etse de hirsizlik etse de mi? dedim. Peygamberimiz:
-Evet, zina etse de hirsizlik etse de yine girer, buyurdu: Ben üçüncü defa:
-Ey Allah'in Rasûlü, zina etse de hirsizlik etse de mi? dedim. Peygamberimiz:
-Evet, Ebû Zerr' in burnu topraga sürülse ve böylece zelil ve hakir olsa da yine girer, buyurdu. (17)
Bu âyet ve hadisler ve daha pek çoklari günah isleyen kimsenin imandan çikmadigini, ancak günahkâr oldugunu göstermektedir.
Bu itibarla Mutezile ve Haricilerin görüslerine delil gösterdikleri ayet ve hadislerin zahir manaiari terkedilmis ve ''olgun mümin degillerdir'' diye yorumlanmistir. Bunun için de Peygamberimizden günümüze kadar bu böyle anlasilmistir.
Sonuç Olarak: lman konusunda itibar edilecek organ kalbdir. Bir kimse Allah Teala'yi ve Peygamberimizin O'ndan getirdigini ve haber verdigini kalbi ile tasdik eder, yürekten inanirsa mümin olur. Kalbi ile tasdik ettigini dili ile ikrar etmesi sart degil ise de, insanlar tarafindan mümin oldugunun bilinmesi ve kendisine (cenaze namazini kilmak ve müslüman mezarligina defnetniek gibi) islamî hükümlerin uygulanmasi için gereklidir. iman kalb ile tasdik ve dil ile ikrardir meshur sözü bunun için söylenmistir. Yoksa kalbinde tasdik bulunan kimse Allah katinda mümindir. Bu kimse herhangi bir se-beple ibadet görevini yapmaz, büyük günah islerse imansiz olmaz, sadece günahkar olur.
Ameller, imanin aslinin cüzleri olmamakla beraber, iman ile amel arasinda çok siki bir bag vardir. Allah Teala'nin hosnud olacagi kimse, olgun imana sahip olan kimsedir. Olgun iman ise kalb ile tasdik, dil ile ikrar ve organlarla amel etmekle gerçeklesir.
KoNyALi_AsEnA °°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
Anzahl der Beiträge : 51 Anmeldedatum : 30.11.07
Thema: Re: Iman nedir? So Dez 02, 2007 4:14 pm
iman ve Ahlak
Iman ile ahlakî görevler arasinda büyük bir münasebet vardir. Ahlaki görevler de ibadetler gibi imani olugunlastirir. islamin gayesi, insanlari güzel ahlak sahibi yaparak olgunlastirmaktir. Peygamberimizin:
''Ben, güzel ahlâki tamamlamak için gönderildim.'' (18 ) sözü bunu ifade etmektedir.
(17) Buhari, Libas, 24; Müslim, iman, 40
(18)Muvatta', Hüsnü'i-Hulk, 1
Bu konuda pek çok hadis-i serif var. Bunlardan bir kaçinin meâlini örnek olarak verelim.
Peygamberimiz buyuruyor:
"iman yetmis küsur subedir. Bunlarin en üstünü "lâilâhe illellah" demek, en asagisi ise yoldan (gelip geçenlere) eziyet verecek seyleri gidermektir." (19)
"Mü'minlerin iman yönünden en olgunu ahlâki en güzel olanidir." (20)
Peygamberimiz:
-Vallahi iman etmis olmaz, vallahi îman etmis olmaz, vallahi iman etmis olmaz, buyurdu. Dinleyenler:
-Ey Allah'in Rasûlü, kimdir bu iman etmis olmayan? diye sordular. Peygamberimiz:
-Komsusu, haksizligindan ve kötülügünden emin olmayan kimse, buyurdu. (21)
Peygamberimizin: ''iman etmis olmaz'' sözü ''Kamil maiiada iman etmis olmaz'' demektir. Çünkü amel, imanda dahil olmadigi gibi ahlak da îmanda dahil degildir. Bununla beraber gerek iman ile amel arasinda ve gerekse îman ile ahlâk arasindaki münasebet o kadar kuvvetlidir ki, sanki bunlarin birbirinden ayri düsünülmeyecegini göstermektedir.
(19)Müslim, iman, 12 (20)Tirmizi, iman, 6; Ebu Davut, Sünnet, 14 (21) Buhari, Edep, 29Olgun manadaki îman için böyle oldugunda süphe yoktur.
icmalî ve Tafsili iman
iman, biri icmalî, digeri tafsilî olmak üzere iki kisimdir.
icmalî iman: iman edilmesi gerekli olan seylere kisaca ve toptan inanmaktir. Allah'tan baska ilah yoktur, Hz. Muhammed Allah'in kulu ve elçisidir, deyip buna içten inanan kimse kisaca ve toptan iman etmis demektir.
Tafsili iman: Peygamberimizin Allah tarafindan getirdigi seylerin herbirine ayri ayri iman etmektir. Allah'a, meleklerine, kitaplarina, peygamberlerine, ahiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, cennet ve cehennem'e, kaza ve kadere, namazin, orucun, zekatin ve haccin farz olduguna ayri ayri inanmak, bu bölüme girer.
imanin Sahih ve Makbul Olmasinin sartlari
imanin sahih ve makbul olmasi için üç sart vardir.
1. iman ümitsizlik halinde olmamalidir. Yani insanin, yasama ümidini kaybettikten ve ölümle burun buruna geldikten sonra iman etmesinin bir faydasi olmaz. Bunun için iman, bu noktaya kadar geciktirilmemelidir.
2 .inanmis olan bir kimse dinin kesin olan hükümlerinden herhangi birini inkar edici söz ve davranislarda bulunmamalidir. Mesela dinî hükümlerden oldugu kesin olan namaz, oruç, hac ve zekat gibi bir hükmü inkar eden, dinde böyle bir ibadet yoktur diyen kimse -Allah korusun- imanini kaybetmis olur. Çünkü, dinin hükümleri bir bütündür, bunlardan birini inkar etmek hepsini inkar etmek demektir.
3. Allah'a ve O'ndan gelen her seye inanmis olan kimse, dinî hükümlerin hepsinin güzel oldugunu kabul etmeli ve bunlarin arasinda bir ayirim yapmamalidir. Dinî hükümlerden herhangi birini begenmemek veya alay etmek imanin yok olmasina sebebtir.
iman Artmaz ve Eksilmez
Yukarda imanin kalb ile tasdikten ibaret oldugunu söylemistik. Allah'a ve Peygamberimizin Allah'tan getirdigi her seye içten inanan kimse mümindir. Bunda artma ve eksilme, çogalma ve azalma olmaz. Ahmed'in imani çoktur da Hasan'in imani azdir, denemez. Bir insan ya inanir veya inanmaz.
inanilan sey itibari ile de iman, artmaz ve eksilmez. Çünkü iman edilecek sey, peygamberimizin getirdiklerinin tamamidir. Bunlardan bir kismina inanip bir kismina inanmamak, iman degildir. Peygamberimiz imani tarif ederken; Allah'a, meleklerine, kitaplarina peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kaza ve kadere inanimaktir, buyurmustur. Buna göre bir kimse bunlardan bazisina inanmayacak olursa, digerlerine inanmis olsa bile iman etmis olmaz.
Hiç süphe yok ki ibadetler ve iyi ameller, sahibini olgun mümin yapar, bunlar imana kuvvet kazandirir. Bunlarin noksanligi ise iman için bir zayiflik sayilir. iyi amellerle imanin arttigini ifade eden ayet-i kerime ve hadis-i serifler böyle yorumlanmistir. Yani amel ve
ibadetler imani kuvvetlendirir ve olgunlastirir. ibadet eksikligi ise imanin zayiflamasina sebep olur. Her ne kadar bir müslüman imani ile Peygamberimiziri imani, inanmis olmak itibariyle ayni ise de, kuvvet ve saglamlik itibariyle ayni degildir.
iman ve islâm islâm, sözlükte boyun egme, itaat etme anlamlarina gelir.
Dindeki anlami ise, Allah'a boyun egip itaat etmektir. Bu da ancak peygamberimizin Allah tarafindan getirdiklerini benimsemekle gerçeklesir. Bu anlamda olan islam ile iman arasinda bir fark yoktur. Mümin olan ayni zamanda Müslim'dir; Müslim olan da ayni zamanda mümindir.
"is1am" sözü bazan da içten benimsemeden sadece dilden teslimiyet anlami da tasir. ''Bedeviler 'inandik dediler.' deki, 'siz iman etmediniz, ama 'islâm olduk' deyin. Henüz iman kalblerinize yerlesmedi..." (22) ayet-i kerimesi bu manayi ifade
etmektedir. Yoksa gerçekte iman ile islam arasinda bir fark yoktur.
(22) el-Hucurat, 49/14
iman ve Küfür
Küfür, sözlükte örtmek demektir. Görünen seyleri karanligiyle örttügü için geceye "Kâfir" denmistir. Çiftçiye de tohumu topraga ekdigi için ayni ad verilmistir. itikad yönünden küfür ise, Allah'in varlik ve birligi gibi imanin esaslarina inanmamaktir.
Bir de ameli küfür vardir ki, nimete karsi nankörlük demektir.
Kur'an-i Kerim'de ''Küfür'' kelimesi her iki anlamda da kullanilmistir.
Biz burada akîde yönünden küfür üzerinde duracagiz ki, bu imansizlik demektir. Bunun hükmü ise dünyada müslüman muamelesine tabi olmamak, ahirette ise ebedî olarak cehennemde kalmaktir. Nitekim Kur'an-i Kerim'de.
"Ayetlerimizi inkâr etmis ve kâfîr olarak ölmüslere gelince; iste Allah'in, meleklerin ve tüm insanlarin lâneti onlarin üzerinedir .Onlar ebediyyen lânet içinde kalirlar. Artik ne kendilerinden azab harifletilir , ne de onlarin yüzlerine baki1ir.'' (23)
lste küfür, (inançsizlik) insan için büyük bir felakettir. Öldükten sonra dirilecegine ve dünyada yaptiklarinin hesabini Allah'a verecegine; görevini yapmissa cennetle ödüllendirilecegine, inkar edenlerin cehennem'de azab edileceklerine inanmayan kimse, dayanak noktasini kaybetmis bosluga düsmüstür. Hayati sadece dünya hayatindan ibaret sayan, öldükten sonra ise yok olup gidecegine inanan kimse huzursuzdur, rahatsizdir. Bunun için küfür, insan için büyük bir felakettir
dyKaan [][][][][][][][][][]
Anzahl der Beiträge : 118 Alter : 35 Anmeldedatum : 30.11.07
Thema: Re: Iman nedir? Mo Dez 03, 2007 1:11 am
Paylasim icin tesekürler KoNyALi_AsEnA, cok güzel ve faydali olmus